Adana’nın Sırlarına
Yolculuk
Adana
bu… İsmi ve yerinin 4000 yıldır değişmediği arkeolojik olarak kanıtlanmış,
dünyanın en eski kentlerinden biri…”Sır” kelimesini konu alarak onu anlatmaya
başlarsak sayfalara ihtiyacımız olduğunu biliyoruz. Buna rağmen sizlere
Adana’yı bir günde dolaşarak öğrenebileceğiniz bir iki sır vermeye çalışacağız.
İnanıyorum ki bu sırlar gezinize heyecan katacaktır.
Hitit Tanrısı Tarhunda
1997
yılında Adana’nın uçsuz bucaksız ovalarının birisinin ortasında, bir heykel bulunur.
Boyu 3 metreye yaklaşan Arabalı Hitit Tanrısı Tarhunda’nın heykelidir bu…
Üstelik yaklaşık 2700 yıllık bu heykelin kenarındaki yazıtlarda Adana ismi
açıkça geçmektedir. Gelgelelim heykelin bulunduğu tarlanın çevresinde, bırakın
çevresini kilometrelerce uzağında bir Hitit yerleşimi bulunmamaktadır. Öyleyse
nereden gelmiştir bu heykel buraya? Burada bir hatırlatma yapmalıyız. Hitit
heykel atölyelerinde ısmarlanan heykeller kabaca yontulur, daha sonra yerleştirileceği
yere taşınarak ince işlemleri yerinde bitirilirdi. Ama 2700 sene önce ne
olmuşsa olmuş, Yesemek gibi Hitit Heykel Atölyeleri’nde heykeller olduğu yere
bırakılıp terkedilmişti. Acaba Tarhunda da taşınırken o olan şey ne ise, ondan
etkilenip terkedilmiş olmasın? Sizler de heykeli Adana Arkeoloji Müzesi’nde
izlerken bu sır üzerine kafa yorun isterseniz. Sonra da Adana Kalesi’ni
ziyarete gideriz.
Adana Kalesini Ziyaret
“Nerede
Adana Kalesi” diye hemen itiraz ettiğinizi hissediyoruz… Bilenleriniz “Evet!
Tarih içinde bir Adana Kalesi vardı ama 1840 yılında Mısırlı İbrahim Paşa’nın
askerleri onu yıktı” diye tamamen bilimsel bir katkı da sunabilirler. Biz de
katılıyoruz bu görüşe ama iki yerde o kalenin sur kalıntıları kaldı dersek acaba
görmek ister misiniz? İsterseniz önce Atatürk Müzesi’ne gidip hemen arkasındaki
sokağa girelim. Sur kalıntılarının birincisini orada göreceksiniz. Diğeri ise
yine yürüme mesafesinde Cemal Gürsel Caddesi’nin üzerinde bulunan eski Bağ-Kur
(SGK) Müdürlüğü’nün arkasındadır. Bu yürüyüşünüzün Antik Adana Kenti olarak
bilinen Tepebağ Mahallesi içinde olacağını da söylersek gezinizin zevkli
olacağını düşünebilirsiniz.
Apartman Altındaki Köprü
Apartman
atında da köprü olur mu demeyin. Dedik ya Adana burası… Tarih şehri… Nereyi
kazsan tarihî eser çıkıyor. Müteahhidin biri Adana’nın en eski caddelerinden
olan Abidinpaşa Caddesi üzerine bir işhanı yapmak istemiş. Kazmış çukuru ama
bir de ne görsün?.. Bir köprü ayağı.. Zaten inşaat “Dünyanın hâlâ kullanılan en
eski köprüsü” olan 1700 yıllık Taşköprü’ye sadece 50 metre uzaklıktaymış.
Üstelik daha önce yapılan şehirleşme(!) çalışmalarında köprünün 7 ayağının
toprak altında bırakıldığı biliniyormuş. Sonra ne mi olmuş? Hiç tahmin
ettiğiniz gibi değil… İnşaat durmamış… Köprünün ayağı etrafına beton direkler
dikilerek bina onun üzerine inşa edilmiş. Ama neyse ki bir buldozere kurban
gitmemiş de, günümüzde Taşköprü’den Abidinpaşa Caddesi’ne doğru (yaklaşık 50
metre) soldaki apartmanların altına bakarak yürürseniz Taşköprü’nün eksik 7
ayağından birini görebilirsiniz.
Aklımızdaki İki Kuş
Sizce
2 kuş ne ifade eder? Zihinlerinizi ne kadar zorlarsanız zorlayın birinin kafasındaki
kuşu yakalayamazsınız. Adana’da müze müdürlüğü yapmış Hadi Altay’ın 1960
yıllarında yazdığı “Adım Adım Çukurova” isimli kitabından Adana’daki en eski
İslâmî yapı “Ağca Mescid” diye bilinen ve Ulu Cami’den 50 metre uzaklıktaki
sokağın içinde bulunan yapıymış. Daha dikkat çekici olan bunu, mimarının
kapının üzerindeki işlemelerin arasına sakladığı iki kuş motifinden
anlayabilirmişiz. Kuşu bulmak bir şey değil, ama kuş neyi ifade ediyor? diye
sorabilirsiniz
İlgilenenler
bilir Arapçada “ebced” denilir bir gizemli kural vardır. Buna göre her bir
harfin sayısal bir karşılığı bulunur. İşte kuş kelimesinin “ebced” kurallarına
göre sayısal karşılığı 406 sayısına denk düşüyormuş. Kapıda da iki kuş figürü
olduğuna göre de buradan Hicri 812 yılına ulaşmış oluyoruz. Bu da bize Ağca Bey
tarafından yaptırılan eserin en eski İslâmî yapı olması hakkında fikir veriyor.
Doğusu Memluk Batısı
Osmanlı
Adana
Ulu Cami 1513 yılında yapılmaya başlanmış. O yıllarda Adana’yı Ramazanoğulları
Beyliği yönetiyor. Ramazanoğulları merkezleri Mısır ‘da olan Memluklar’in
yönetimi altında. Caminin inşaatına doğu tarafından başlandığı için, başta Doğu
Kapısı ve minare olmak üzere o dönemde inşa edilen bölümlerin Memluk – Selçuklu
mimarisi karışımı olduğunu görüyoruz. Gelgelelim caminin inşası devam ederken,
1517 yılında, Osmanlı Padişahı Yavuz Selim Mısır seferine çıkıyor, yolu da
Adana’ya düşüyor. İşte Ramazanoğulları bu dönemde rejim değiştirmeye karar
vererek Osmanlıların yönetimi altına giriyorlar. O andan itibaren de yapılan
görkemli caminin mimarisi de değişiveriyor. Günümüzde (Ulu Cami’nin içine
girmeden) onu kuzeyden az bir dikkatle bile inceleseniz bu değişikliği hemen
fark edebilirsiniz. İnşaatı 1541 yılında biten binanın son dörtte birlik bölümünde,
daha çok da Batı Kapısı’nda, diğer bölümlerinden bambaşka mimariyle, bir
Osmanlı (ve tabiî ki Selçuklu karışımı) mimarisi ile karşılaşacaksınız.
Son Sır
Eğer
sizlere Adana’da padişahların kaldığı bir ev var mıdır diye sorsak cevabınız ne
olurdu? Sizinkini bilmeyiz ama 600 yıllık Ramazanoğlu Konağı’nı gezerken Kanunî
Sultan Süleyman’ın da burada kaldığını, padişahın geçtiği kapıdan artık
başkalarının geçemeyeceği geleneği nedeniyle de batıya bakan kapının örüldüğünü
söylersek, batı duvarındaki örülü yerin sırrını keşfetmiş olursunuz.
*Adana
Destinasyonu, S. Haluk Uygur’un “52 Hafta Adana ve Çevresi” kitabından
alınmıştır.
Tarhunda
Fotoğrafı; Mehmet Emin Arıcı
Sur
Kalıntılarına ait Fotoğraflar; S. Haluk Uygur
Ağca
Mescid Fotoğrafı; S. Haluk Uygur
Ulucamii
Fotoğrafları; Mehmet Baltacı
Ramazanoğlu
Konağı; Ozan Sihay