Taşköprü’nün Öyküsü
Günlerden
bir gün... Ama en az 1700 yıl önce... Belki de 3500... Büyücülerden biri Adania
denilen kentin kralına bir kehanette bulunmuş: “Senin güzeller güzeli kızını
bir yılan sokup öldürecek.” Kralı almış bir telaş ve bu telaş sonucu kızını
kentin önünden akan nehrin ortasındaki bir adaya göndermiş. Yılan oraya
ulaşamaz diye umuyormuş. Ama gelin görün ki yılan, üzüm dolu bir sepetin içinde
adaya ulaşmış ve kızı sokup öldürmüş. Efsane bu ya, kral da ölen kızının
anısına nehrin iki yakasını birleştiren bir köprü yaptırmış. Adını da,
kullandığı yapı malzemesini çağrıştıracak şekilde Taşköprü koymuş. Ama sadece
köprü yaptırmakla kalmamış, kızının anısı sonsuza kadar yaşasın, köprü
yıkılırsa bir daha yapılsın diye, köprünün ayaklarının birinin içerisine hazine
yerleştirmiş. Üstelik “Her kim ki köprüyü yeniden onarmak isterse bu altınları
kullansın ama onarırken daha sonrası için yeni altınlar koysun” diye vasiyette
bulunmuş.
Efsane
böyle... Efsaneler doğru mu, değil mi diye araştırılmaz! Ama bir doğru var ki,
Adana’nın ortasında, Seyhan Nehri’nin iki yakasını bir araya getiren Taşköprü,
dünyanın en uzun yaşayan köprülerinden biridir. Belki de en uzun yaşayanıdır.
İsterseniz bir yol efsanelerin gerçeküstü anlatılarından sıyrılıp, tarih
biliminin belgeleri arasında Adana’nın Taşköprü’sünü arayalım.
Belki de 3500 Yıllık
Köprünün
yapılış tarihi hakkında farklı görüşler bulunmakta... Adana Arkeoloji
Müzesi’nde köprüye ait bir yazıt bulunuyor. Bu yazıtta Auxentios adlı bir
mimarın imzası var. Bazı yazarlar, köprünün Roma İmparatoru Hadrianus döneminde
yapıldığını (M.S. 117-138) ifade ederken, Auxentios adlı bir mimarın 4.yüzyılda
Roma’da da bir köprü yaptığı biliniyor. Bu tarihler arasındaki çelişkiyi,
farklı dönemlerde yaşamış Auxentios adlı birden fazla mimarın olması veya
müzedeki yazıtın inşa kitabesi değil de onarım kitabesi olduğu savıyla ifade
eden tarihçiler bulunuyor. Bazı tarihçiler köprünün tarihinin çok daha eskilere
taşınabileceğini savunuyorlar. Tabiî ki de bunu belgelere dayandırıyorlar.
Çünkü
Hititler’in başkenti olan Hattuşaş’ın kalıntıları arasında, M.Ö. 15.yüzyılda
hüküm sürmüş Hitit Hükümdarı I. Arnuwanda’nın anılarını yazdığı bazı taş
tabletler bulunmuş. Ve bu tabletlerden birinde kral, “Adania” denilen bir
kentle savaştığından bahsederken, önünden bir ırmağın aktığından ve ırmağın
üzerinde bir köprü bulunduğundan bahsediyormuş. Bazı arkeologlara göre o
köprünün bugün hâlâ kullanılan Taşköprü olma ihtimali bulunmaktadır. Adana
Taşköprü’yü 3500 yaşına taşıyan bu tez, doğru olabilir de olmayabilir de. Ama
diyelim ki doğru değil, inşası ile ilgili en yeni tarih bile (M.S.4.yüzyıl)
Taşköprü’yü 1700 yaşına taşımakta ve köprünün “Dünyanın hâlâ kullanılan en eski
köprüsü” unvanını almasını sağlamaktadır.
Üç Elma
Konuya
efsane ile başladık, masalla bitirelim dilerseniz; Gökten üç elma düşmüş...
Biri; Adania Kralı’nın kucağına... Kral, kızının hayatını koruyamamış ama “Bu
köprü sonsuza kadar yaşasın” diye dileyerek, kızının anısının sonsuza kadar
yaşamasını sağlamış. Elmanın diğeri de;
Adanalılar’ın kucağına düşmüş... Bu yüzden onlar köprülerini sonsuza
taşımak için ellerinden geleni yapıyorlar. Üçüncü elma ise; Adana’daki
Taşköprü’yü ziyaret ettiğinizde sizin kucağınıza düşecek... Ve Taşköprü’nün de,
elmanın da tadına doyamayacaksınız. Aynı, kralın kızının güzelliğine doyamadığı
gibi...
Gitmişken …
Adana’ya
gitmişken o kadar çok şey yapılır ki… Ama siz madem Taşköprü’ye gideceksiniz
civardaki Ulu Cami’yi, Saat Kulesi’ni, Karacaoğlan Edebiyat Müzesi, Atatürk
Bilim ve Kültür Müzesi, Sinema Müzesi’ni görmeli, Kazancılar’da yani Adana
Kebabı’nın icat edildiği yerde Adana Kebabı yemelisiniz. Gölün etrafında da
muhakkak dolaşınız. Merkez Park’ta minyatür trene bininiz.
Neler Nerede Yenir?
Adana
Kebabı’nı Yüz Evler, Kolcuoğlu, 5 Ocak, Türkan, Kazancılar, Cigerci Bedo, Tarihî
İstanbul Kebapçıları’nda yiyiniz. Kebabın ayaküstü olanı olan dürümü ise Cigerci
’da yiyebilirsiniz. Ayrıca Adana’ya özgü içecekler olan şalgam ve aşlamayı,
yine Adana’ya özgü tatlılar olan bici- bici ve halka tatlısını, içli köfteyi ve
ciğer kebabını tatmanızı öneririz.
*Destinasyon
Programı ve Fotoğraflar, S. Haluk Uygur’un “52 Hafta Adana ve Çevresi”
kitabından alınmıştır.